1-KASTEN İNSAN ÖLDÜRME SUÇU (TCK m.81)
Kasten öldürme suçu Türk Ceza Kanunun 81 maddesinde düzenlenmiştir.Buna göre bir insanı öldüren kişi Müebbet hapis cezası ile cezalandırılır
Bu suçla korunan hukuki yarar kişiinin yaşama hakkıdır.
Suçun Faili herkes olabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 81 maddesinde, Bir insanı öldüren kişiden söz edilmiş olması karşısında suçun failliği açısından herhangi bir özellik söz konusu değildir.
Suçun mağduru, failin kendisi dışında olan ve yaşayan her insandır.
Failin öldürmeye ilişkin hareketleri yaptığı sırada mağdurun doğmuş olması ve yaşıyor olması gerekmektedir.Anne karnından tamamen ayrıldığı andan itibaren doğan çocuğun kişi sayılması ve dolayısıyla bu suçun mağduru olması söz konusu olacaktır.Uygulamada Yargıtay’ın da kabul ettiği görüşe göre, çocuğun bir anlığına bile olsa doğmuş olması gerekli ve zorunludur.Şayet çocuğun canlı olarak doğup doğmadığı kesin olarak saptanamamış ise insan öldürme suçundan söz edilebilmesi mümkün olmayacaktır. Uygulamada bazen çocuğun canlı olarak doğup doğmadığı bir savunma olarak ileri sürülebilirmektedir. Böyle bir savunma ileri sürülmüş olması durumunda bu savunmanın mutlak surette araştırılması, çocuğun sağ olarak doğup doğmadığı hususunun gerekirse Adli Tıp’tan rapor alınmak suretiyle mutlaka belirlenmesi gerekir. Bu araştırmalar sonrasında sonucunda çocuğun sağ olarak doğmadığı tespit edilmiş ise az önce belirttiğimiz gibi kasten öldürme suçunun oluşması söz konusu olmayacaktır; buna karşılık çocuğun sağ olarak doğduğu kesin bir surette tespit edilmiş se dosyadaki diğer deliller de birlikte değerlendirilmek suretiyle insan öldürme suçunun oluşup oluşmadığı hususunun tespit edilmesi gerekecektir.
Çocuğun ana rahminden ayrılmadan önce adam öldürme suçundan söz edilemeyecektir. Böyle bir durumda çocuk düşürme veya çocuk düşürtme suçlarının oluşup oluşmadığını tartışılması gerekecektir.
Kişi öldükten sonra Faii öldüğünü bilmeden ona karşı adam öldürme suçunu gerçekleştirmeye elverişli hareketleri de bulunursa burada işlenemez suç hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle faile ceza verilemeyecektir; teşebbüs hükümleri dahi fail hakkında uygulanmayacaktır.Bu nedenle failin eylemini gerçekleştirdiği sırada Mağdurun ölüp ölmediği hususunun Mutlak surette tespit edilmesi gerekmektedir.
Bu suç bir şeyi yapma ,bir davranışta bulunma şeklinde icrai birtakım hareketlerle gerçekleştirilebileceği gibi bir şeyi yapmama şeklinde hareketsiz kalma gibi bir takım eylemlerle de gerçekleştirilirbilecektir.İcrai davranışlarla bu suçun gerçekleştirilmesi halinde Türk Ceza Kanunu’nun 81 maddesindeki suçun oluşması söz konusu olacaktır. Buna karşılık olarak ihmali davranışla bu suçun gerçekleşmiş durumunda Türk Ceza Kanunu’nun 83. maddesinin uygulanması söz konusu olacaktır.
Insan öldürme suçu bakımından önemli olan diğer bir husus da ölüm sonucu ile failin eylemi arasında nedensellik bağının olması gerektiğidir. Başka bir deyişle falin gerçekleştirdiği eylem neticesinde ölümün meydana gelmesi gerekmektedir.Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse: Fail mağdurun evine hırsızlık yapmak amacıyla girmiş olsun.Evden hırsızlık yaptığı sırada mağdur faili görmüştür.Bunun üzerine fail kaçmaya başlamıştır.Mağdur da faili kovalamaktadır. Bu kovalamaca sırasında mağdurun ayağının takılması sonucunda mağdur sendeleyerek yere düşmüştür. Yere düşerken de kafasını yere çarpmak suretiyle beyin kanaması sonucu vefat etmiştir.Böyle bir olayda failin eylemiyle ölüm arasında nedensellik bağı yoktur. Fail mapdurun ölümüne yönelik herhangi bir eylem gerçekleştirilmemiştir. Mağdurun ölmesi failin eyleminden bağımsız olarak gerçekleşmiştir Bu nedenle failin sorumluluğu sadece hırsızlık suçuna yönelik olacaktır. Mağdurun ölümü ile failin Eylem arasında bir illiyet bağı olmadığında failin ölüm olayından sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır.
Bu suç kasten işlenebilen bir suçtur. Olası kasıtla da işlenebilir.Fail, eylemi sonucu olarak ölümün meydana geleceğini öngörmesine karşın bu sonucu kabul etmişse yani ölürse ölsün şeklinde bir düşünce içerisindeyese burada olası kasıtla insan öldürme suçu oluşacaktır.
NİTELİKLİ HALLER (TCK m. 82)
1-Tasarlayarak Öldürme Suçu
Kasten öldürme suçunun tasarlayarak işlenmesi TCK’nın 82/1-a maddesinde nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay uygulamalarına göre, tasarlamadan bahsedilebilmesi için;
a- Failin bir kimsenin hayat hakkı veya vücut bütünlüğüne karşı eylemde bulunmaya sebatla ve şartsız olarak karar vermesi,
b- Failin düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması,
c-Failin gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş bir kurgu dâhilinde icra etmesi gerekmektedir.
Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar süre geçmektedir. Fail bu süre içerisinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve ancak suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle veya bir başka ani kararla eylemi gerçekleştirmesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi seviyedeki fiil için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle ispatlanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Tasarlayarak insan öldürme halinde fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.
2-Canavarca Hisle veya Eziyet Çektirerek İnsan Öldürme Suçu:
TCK’nın 82/1-b maddesine göre insan öldürme suçunun canavarca hisle veya eziyet çektirerek, işlenmesi halinde de fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalanırılacaktır.
Canavarca hisle öldürme,öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesi halinde söz konusu olacaktır.Örneğin; kişinin yakılarak öldürülmesi,vücudu parçalarak ayrılarak öldürülmesi,üzerine kızgın yağ dökülerek öldürülmesi,sırf öldürmek için yani zevk için öldürme hallerinde canavarca hisle öldürme söz konusu olacaktır.
Yargıtay’a göre de sadece öldürmek için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahını denemek için öldürmek gibi durumlarda canavarca his sevki ile öldürmek vardır.
Yargıtay, sanıkların kendilerine göre satanizm çerçevesinde oluşturdukları örgütsel düşünce doğrultusunda maktüleyi öldürdükleri olayda, eylemin “canavarca bir his şevki ile” adam öldürme cürmünü oluşturacağına karar vermiştir.
Kişiye eziyet çektirilerek öldürülmede ise kişi hemen öldürülme imkanı olduğu halde bu yapılmayarak örneğin kişiye gözleri çıkarılarak, kulakları veya diğer organları zamana yayılarak kesilmek suretiyle acı çektirilerek öldürülmesi söz konusu olmaktadır.
Bu ağırlatıcı sebeple haksız tahrik bir arada bulunabilir.Yargıtay, haksız tahrik varsa ve diğer şartlar açısından müsait ise, canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçunun unsurlarının oluşmayacağı kanaatindedir.
Yargıtay’a göre çok sayıda darbe ile ölüm neticesinin meydana gelmesi halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır.Örneğin sanığın bıçakla maktüle toplamda 25 kez vurarak öldürmesi,üzerine 10 mermi sıkması gibi hallerde TCK’nın 82. Maddesinin birinci fıkrasının b bendi uygulama alanı bulamayacaktır.
3-Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle öldürme suçu:
TCK’nın 82/1-c maddesine göre kasten öldürme suçunun Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle işlenmesi hali de nitelikli bir haldir ve fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılıcaktır.Bu yöntemlerden birinin gerçekleştirilmesi suretiyle öldürme olayının meydana gelmesi halinde ağırlaştırıcı hal uyugulanacaktır.Örneğin evinde uyumakta olan bir kişinin evinin yakılmasıyla kişinin öldürülmesi,parkta oturan bir kişinin üzerine bomba atılarak öldürülmesi gibi durumlarda bu nitelikli hal uygulanacaktır.
4-Kasten öldürme suçunun Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi:
TCK’nın 82/1-d maddesine göre;Kasten öldürme suçunun Üstsoy (büyükbabaya,büyükanneye gibi) veya altsoydan (çocuğu,torunu gibi) birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi halinde fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır.
Eş’ten kasıt,Türk Medeni Kanunu anlamında kurulan ilişkiyi ifade eder.Suçun işlendiği sırada bu ilişkinin devamı gerekir.Taraflar arasındaki boşanma davasında boşanmaya karar verilmiş ancak bu karar kesinleşmemişse bu nitelikli hal yine uygulanacaktır.
Toplumumuzda yaygın olan imam nikahlı eş,kanunda belirtilen eş kavramına dahil değildir.
Kardeş’in,hem anne ve baba bir olmasına gerek yoktur;anne veya baba bir olan kardeşler bakımından da bu nitelikli hal uygulanacaktır.
Öldürülen kişinin nüfusa kayıtlı olmadığı bir halde,fail ile maktulün kardeş oldukları iddiası varsa bu durumda mezar açma işlemi yapılmalı,maktül ve failden DNA örnekleri alınarak aralarında kan bağı yani kardeşlik bağı olup olmadığı tespit edilmelidir.
5-Kasten öldürme suçunun Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi:
TCK’nın 82/1-e maddesine göre kasten öldürm fiilinin Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı karşı işlenmesi halinde de fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.
Çocuk, 18 yaşını doldurmamış kişidir.
Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişi tabirinden anlaşılması gereken;sakatlık,aşırı yaşlılık,uyku hali,bilinçsizlik,görme özürlü olma,tekerlekli sandalyaye mahkum olma,alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altında olmadır.Kişi bu nedenlerle kendisini savunmayacak durumda bulunuyor ise bu niteliki hal uygulanacaktır.
6-Kasten öldürme suçu gebe olduğu bilinen kadına karşı işlenmesi:
TCK’nın 82/1-f maddesine göre öldürme suçunun Gebe olduğu bilinen kadına karşı işlenmesi de nitelikli hal olarak öngörülmüştür.Bu durumda faile verilecek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Failin eylemi gerçekleştirdiği sırada maktulün gebe olduğunu bilmesi ve buna rağmen öldürme eylemini gerçekleştirmesi gerekir.Fail,maktulün gebe olduğunu bilmiyorsa bu nitelikli hal uygulanmaz.Bu nedenle bu nitelikli halin uygulanabilmesi için failin,maktulün gebe olduğunu bildiği hususunun kesin olarak ispatı gerekir.
7-Kasten öldürme suçunun lişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi:
TCK’nın 82/1-g maddesine göre öldürme fiili Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi halinde fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.
TCK’nın 6/1-c maddesine göre kamu görevlisi; “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” dir.Madde gerekçesinde de kamu görevlisi için tek ölçütün, gördüğü işin kamusal faaliyet olması gerektiği belirtilmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için maktulün kamu görevlisi olması ve suçun kamu görevinin yerine getirilmesi nedeniyle işlenmesi gerekir.Örneğin,zabıta görevlisinin seyyar satıcının eşyasına el koyması nedeniyle seyyar satıcı fail sırf bu nedenle zabıta görevlisini öldürürse bu nitelikli hal uygulanacaktır.
Görevli olmak ve eylemin yapılan görev nedeniyle gerçekleştirilmesi yeterlidir.Maktül izinli bile olsa eğer fail,maktulün daha önce yaptığı bir görev nedeniyle fiili gerçekleştirmişse bu nitekli hal uygulanacaktır.
Suçun oluşması için hukuka uygun bir görevin ifa edilmesi nedeniyle fiil işlenmelidir.Kamu görevinin kötüye kullanılması nedeniyle öldürme fiili gerçekleştirilmiş ise bu durumda bu nitelikli hal uygulanamayacak şartları varsa fail hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanacaktır.
8-Kasten öldürme suçunun Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla işlenmesi
TCK’nı 82/1-h maddesi uyarınca öldürme suçu ,Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla işlendiği takdirde fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.
TCK.nın 82/1-h maddesinde, “bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak, işlenmesini kolaylaştırmak, ya da yakalanmamak için işlenmesi” kasten öldürme suçunun nitelikli hali olarak öngörülmüştür. Burada kasten öldürme “araç suç”, işlenmesi kastedilen diğer suç ise “amaç suç”tur. Anılan bentte, “amaç suç” açısından belirli bir suç açıkça öngörülmediğinden, bileşik suç sözkonusu değildir. Fail, diğer suçu gizlemek, işlenmesini kolaylaştırmak, yakalanmamak veya diğer suçun delillerini ortadan kaldırmak için birini öldürürse, amaç suç bağımsızlığını korur. Bu halde fail, her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırılır. Bu bendin uygulanabilmesi için, amaç suçun tamamlanması gerekmediği gibi, suçun teşebbüs derecesinde, hatta hazırlık hareketleri aşamasında kalmış olmasının da önemi yoktur. Failin öldürme eylemini, “amaç” suçu gizlemek, suçun işlenmesini kolaylaştırmak, delillerini ortadan kaldırmak veya yakalanmamak için gerçekleştirilmesi yeterlidir.
Örneğin,bir kişiyi öldüren fail,olayın görgü tanığını da öldürürse fail hakkında bu nitelikli hal uygulanacaktır.Fail hem birinci öldürme fiiilinden dolayı cezalandırılacak hem de olay tanığını öldürmekten dolayı cezalandırılacaktır.
9-Kasten öldürme suçunun failin bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle işlenmesi:
TCK’nın 82/1-i maddesine göre öldürme suççu bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle işlenirse fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır.
Fail, kasten işlemek istediği bir suç işleyemediği için öfke, kızgınlık ve hiddet içinde bir kimseyi öldürmektedir. İşlenmek istenen ilk suç ile adam öldürme suçu arasında nedensellik bağlantısı vardır. Fail ilk suçu işleyememekten dolayı öfkelenmektedir.
Örneğin fail,cinsel saldırı fiilin gerçekleştirmek istemektedir;ancak mağdurun yoğun karşı koyması nedeniyle bu fiili işleyememiştir.Tüm çabalarına rağmen cinsel saldırı suçunu gerçekleştiremeyen fail,bundan dolayı duyduğu öfke nedeniye mağduru öldürmüştür.İşte bu durumda fail hakkında bu nitelik hal uygulanacaktır. Fail ayrıca işleyemediği cinsel saldırı suçundan dolayı da cezalandırılacaktır.
10-Kan gütme saikiyle insan öldürme suçu
Türk Ceza Kanunu’nun 82/1-(j) bendine göre kan gütme saikiyle öldürme hâlinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilecektir.
Öldürme ile sonuçlanan bir olayda TCKnın 29.maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümleriniln uygulanması şartlarıın sözkonusu olduğu hallerde bu fıkra hükmü uygulama alanı bulamayacaktır.
Kan gütme saiki,failin sadece kan gütme yani öldürülenin intikamını alma,kendisine verilen bir görevin yerine getirilmesi bilinci ile eylemi gerçekleştirmesidir.
Failin kan gütme saiki ile hareket ettiğinin kabul edilebilmesi için daha önce iki taraf arasında bir adam öldürme olayının var olması ve ayrıca ilk olayla ikinci olay arasında belirli bir sürenin geçmiş olması gerekir.İlk suçun mutlaka öldürme suçu olması gerekir.İlk suç öldürmeye teşebbüs aşamasında kalmış bir suçsa ikinci öldürme suçunda kan gütme saikinden söz edilemeyecektir.
Bu suç mutlaka önceki öldürme suçunun failine karşı işlenmesi şart değildir; onun mensup olduğu aile veya gruptan herhangi birinin öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle öldürülmesi yeterli sayılmaktadır.
Yargıtay, kan gütmeyi; failin daha önce öldürülen bir yakınının öcünü almayı görev bilerek ve bu görevi yerine getirme bilinci içinde öldürme suçunun failini veya onun mensup olduğu grup ve aileden birisini öldürmesi olarak tanımlamaktadır.Yargıtay,failin, önceki suç failini veya onun mensup olduğu grup ya da aileden birisini, doğrudan kan gütme saikiyle öldürmesini aramaktadır.
Yargıtay’a göre ilk olaydaki öldürme suçunun failinin ikinci olayda öldürülen olması halinde kan gütme saikinden söz edilemeyecektir.Bu durumda ikinci olayın faili hakkında şartlarının mevcut olmasıhalinde haksız tahrik hükümleri uygulanabilecektir.
11-Kasten öldürme suççunun Töre saikiyle işlenmesi:
TCK’nın 82/1-k maddesi uyarınca kasten öldürme suçunun töre saikiyle işlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde, “Töre” kavramı; “bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkan-lıkların, tutulan yolların bütünü, âdet, bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri olarak tanımlanmaktadır.
Fail suçun bu halini işlerken mağdurun töreye aykırı hareket ettiği ve töre kuralları gereği mağdurun hayatına son verilmesi gerektiği düşüncesiyle hareket etmektedir. Bu nedenle töre saikiyle kasten adam öldürme suçunda TCK md. 29’da düzenlenen haksız tahrik hükümleri uygulanmaz. Töre saikiyle işlenen bu suçta, bireysel bir karardan ziyade aile, aşiret gibi topluluğun aldığı ölüm kararı vardır ve bu kararın icrası bir kişiye görev verilmesi söz konusudur.Görev verilen fail,aile,aşiret gibi topluluğun aldığı kararı yerine getirmekte ve öldürme suçunu işlemektedir.
“Namus cinayeti” olarak adlandırılan her cinayet, töre saikiyle işlenmiş cinayet olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay uygulamasına göre, örneğin eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek kendi arzusuyla başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi ve diğer eş tarafından öldürülmesi halinde “namus cinayeti” söz konusudur.Bu durumda failin haksız tahrik indiriminden yararlanması mümkündür.Başka bir deyişle namus cinayeti olarak toplumda kabul geren böylesi bir cinayet halinde fail hakkına basit öldürme suçundan dolayı ceza verilecek ve hakkına haksız tahrik hükümleri uygulanacaktır.Buna karşılık namus cinayetinin bireysel bir kararla değil de aile meclisi veya aşiret kararıyla işlendiği tespit edildiğinde töre saikiyle adam öldürme suçundan söz edilebilecektir.
Kasten öldürme suçunun töre saikiyle işlenmesi halinde, haksız tahrik hükümleri uygulanmayacak, tahrikin varlığı halinde ise suç niteliği değişecektir.
Suçun töre saiki ile işlenmesi halinde uygulanma olanağı bulunmayan haksız tahrik hükümlerinin, sanığın eylemini, töre saikiyle gerçekleştirmediği hususunun Ceza Genel Kurulu’nca kabulünden sonra uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı yerel mahkemece değerlendirilmelidir.
Taksirle Öldürme
TCK’nın 85maddesine göre;1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Taksir, Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinde düzenlemiştir.Buna göre;(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
Buna göre bir kişinin taksirli eyleminden dolayı cezalandırılabilmesi için;Taksirle işlenen bir fiilin olması gerekir Kanunda açıkça belirtilmiş ise kişi taksirli eylemi nedeniyle cezalandırılacaktır.Örneğin,TCK’nın 85.maddesinde taksirle bir kişinin ölümüne neden olunması halinde ceza öngörülmüştür.Yine TCK’nın 89.maddesinde de Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişinin cezalandırılacağı belirtilmiştir.
Taksir,dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla fiilin suçun kanuni tanımında belirtilen neticenin (ölümün veya yaralanmanın) öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi halinde sözkonusudur.
Taksirin şartları.
a-Kişinin hareketi iradi (istenerek) olmalıdır. Örneğin;hatalı sollama yapan kişi karşı yönden gelen araç şöförünün ölümüne neden olduğunda hatalı sollama eylemini isteyerek (iradi) olarak gerçekleştirmektedir.
b-Neticenin bilerek ve isteyerek gerçekleşmemesi gerekir.Bilerek ve isteyerek neticenin
gerçekleşmesine neden olunması halinde kasıtlı eylem söz konusu olacaktır.
Kişinin eylemi ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı olmalıdır. Hareket ile sonuç arasında bir bağ bulunmuyor ise taksirle suç işlenmiş olmayacaktır. Örneğin;yukarıdaki örnekte hatalı sollama sonucunda karşı şeritten gelen araca çarpılması sonucu yaralanan araç sürücüsü hafif şekilde yaralanmasına rağmen hastanede rapor için beklediği sırada kalp krizi geçirip ölürse bu ölüm ile failin taksirli eylemi arasında nedensellik bağı olmadığı için fail ölümden sorumlu tutulamayacaktır.
Bilinçli Taksir
Neticenin öngörülüyor ancak istenmiyorsa ve buna rağmen istenmeyen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksirin varlığından söz edilecektir. Bilinçli taksir halinde kişinin neticeyi öngörmekte ancak hayat tecrübesi veya yeteneklerine güvendişği için neticenin meydana gelmesine engel olacağını düşünmektedir.Yargıtay uygulamalarına göre;kırmızı ışıkta geçerek kazaya neden olmak,şehir için de limitlerin çok üzerinde hız yaparak kazaya neden olmak,ters şeritten giderek kazaya neden olmak gibi hallerde ölümün veya yaralamanın meydana gelmesi halinde bilinçli taksirin varlığını kabul etmektedir.
Bilinçli taksirin varlığı halinde temel ceza üçte birinden yarısına kadar artırılacaktır.
TCK’nın 50/4 maddesine göre; Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilecek ancak,bilinçli taksir halinde bu madde uygulanamayacaktır.
Taksirle işlenen suçlarda, kişiye verilecek olan ceza, kişinin kusuruna göre belirlenecektir.
Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu
olacaktır.Örneğin,2 aracın karıştığı bir trafik kazasında her iki araç sürücüsü de kendi kusurları oranında sorumlu olacaklardır.
TCK’nın 85.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen suçun cezasının alt sınır 2 yıl üst sınırı ise 6 yıl hapistir.Görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.
85.maddenin 2.fıkrasında belirtilen suçun alt sınırı 2 yıl üst sınırı ise 15 yıl hapistir.Bu fıkraya giren suçun oluşması için taksirli eylem sonucuna birden fazla kişinin ölmesi veya bir kişinün ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişininde yaralanması gerekmektedir.Görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.
Eğer olaya bir kişi ölmüş ve birden fazla kişi yaralanmış ise ve bu yaralanmalar TCK’nın 89.maddesinde belirtilen şekilde şikayete tabii derecede bir yaralanma ise ve yaralananlar şikayetçi değillerse fail bir kişinin ölümünden sorumlu tutulacak ve hakkında TCK’nın 85.maddesi uygulanacaktır.
İhmali Davranışla Ölüme Neden Olma
TCK’nın 83.maddesine göre;(1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
- a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,
- b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,
Gerekir.
(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.
Bu suçta korunan hukuki değer de yaşam hakkıdır.
İhmali davranışla kasten öldürme suçunun faili, sadece yükümlü olduğu belli bir davranışı gerçekleştirmeyen kişidir.
Kasten öldürme suçunda fail herkes olabilir;buna karşılık ihmali davranışla kasten öldürme suçunun faili ise sadece neticeyi önleme yükümlülüğü altında bulunan kişidir.
TCK’nın 83.maddesinde düzenlenen bu suçun failinin kimler olacağı TCK’nın 83/2 maddesinde belirtilmiştir.
Buna göre;
Kişinin belli bir icrai davranışta bulunmak (somut konumuz bağlamında ölüm sonucunu engellemek) hususunda kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,(doktorun kendisine getirilen yaralıyı tedavi ettirmesi,itfaiye erinin yangına müdahale etmesinin gerekmesi,cankurtaranın boğulmakta olan kişiye yardım etmesinin gerekmesi gibi)
Kişinin önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatıyla ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması gerekir.(Failin mağdura çarpıp olay yerinde bırakması gibi)
İhmali davranışla kasten öldürme suçunun mağduru hayat hakkında son verilen kişidir yani
Suçun hareket unsuru neticeyi önleme yükümlülüğü (yani ölümün meydana gelmesini engellemek yükümlülüğü) altında olan veya insan hayatına karşı önceden bir hareket yapan kimsenin (örneğin bir kişiye aracıyla çarpan kişinin o kişiyi olay yerinde bırakması nedeniyle ölümün meydana gelmesi) pasif bir şekilde davranarak başkasının ölümüne sebebiyet vermesidir.
İhmali davranışla işlenen kasten öldürme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. TCK’nın 21.maddesine göre kasıt suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
Kastın Aşılmasıyla İnsan Öldürme
TCK’nın 87/4 maddesine göre; Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Buna göre kişinin kastının yaralamaya yönelik olmasına rağmen yaralama sonucunda ölümün meydana gelmesi halinde 86/1 maddesine giren hal nedeniyle ölüm meydana gelmişse (örneğin fail mağdura yumruk vurmuş,mağdur yere düşmesi üzerine kafasını betona çarpması nedeniyle ölmüşse) faile verilecek ceza 8 yıldan az 12 yıldan fazla olamayacaktır.Buna karşılık failin eylemi 86.maddenin üçüncü fıkrasına giren bir hal oluşturuyorsa (örneğin fail,mağdura kendince ceza vermek amacıyla mağdurun bacağına ateş etmiş,ancak mermi mağdurun ana damarına isabet etmesi nedeniyle mağdurun kanamaya bağlı olarak ölmesi durumunda) verilecek ceza 12 yıldan az 18 yıldan fazla olamayacaktır.
87/4 maddesinin uygulama alanı bulacağı olayda fail aslında yaralama kastıyla hareket etmekte ancak istemediği halde eylemi sonucunda ölüm meydana gelmektedir.Failin böyle bir durumda sorumlu tutulması için meydana gelen ölüm olayı bakımından taksir derecesinde bir kusurunun olması gerekmektedir.
TCK’nın 87/4 maddesinde,yukarıda maddenin (yani 86.maddenin) birinci fıkrasına veya üçüncü fıkrasına giren haller sonucuna ölümün meydana gelmesi arandığından TCK’nın 86/2 maddesi kapsamında basit bir tıbbi müdahele ile giderilebilecek bir yaralanma sonucunda ölümün meydana gelmesi halinde TCK’nın 87/4 maddesi uyguanamayacaktır.Bu durumda şartların mevcut olması halinde fail hakkında TCK’nın 85.maddesinde düzenlenen taksirle öldürme hükümleri uygulanabilecektir.Örneğin mağdurda kalp yetmezliği,yüksek tansiyon gibi bir hastalık vardır.Fail,mağdurun karnına yumruk atmıştır.Aslında böylesi bir eylem TCK’nın 86/2 maddesi kapsamında değerlendirilebilecek bir eylemdir.Bu eylem sonucunda ölümün gerekleşmesi halinde fail hakkında TCK’nın 85.maddesindeki şartlar da varsa bu madde uygulanacaktır.Failin,mağdurdaki rahatsızlığı bildiğinin sabit olması ve buna rağmen eylemi gerçekleştirmesi halinde Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre fail hakkında TCK’nın 22/3 maddesi yani bilinçli taksir hükümleri uygulanacaktır.
TCK’nın 87/4 maddesinin uygulanabilmesi için failin eylemi ile ölüm arasında nedensellik bağının olması,yani ölümün failin eylemi sonucunda meydana gelmesi gerekir.
Failin kastının yaralama yönelik olması gerekir.Eğer failin kastı yaralamaya değil de öldürmeye yönelik ise bu durumda fail hakkında TCK’nın 81.maddesi uygulanacaktır. Bu yüzden maddi olayın yaralamaya yönelik mi yoksa öldürmeye yönelik mi olduğunun kesin bir surette ortaya çıkartılması gerekmektedir.
İnsan Öldürmeye Teşebbüs Suçu:
Suça teşebbüs Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre kişi;işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da, elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulacaktır.
TCK’nın 35/2 maddesine göre;Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
Teşebbüsten söz edilebilmesi için gerekli olan şartlardan biri de fail tarafından fiilin doğrudan doğruya icraya başlanmasıdır. Elverişli vasıtaya sahip olan fail (örneğin silaha), fiilin doğrudan doğruya icrasına başlamadıkça (örneğin ateş etmedikçe veya ateş etmek üzere eyleme başlamadıkça) teşebbüsten dolayı sorumlu tutulamaz.Çünkü ceza hukukunda hazırlık hareketleri eğer bu hareketler başka bir suçu oluşturmuyorsa cezalandırılmaz.
Suça teşebbüsün diğer bir şartı da icraye başlanmış olan eylemin failin elinde olmayan nedenlerle tamamlanamamasıdır.Öldürmeye teşebbüs bağlamında eğer fail öldürme kastı ile hareket etmesine rağmen ve bu amaçla eylemi gerçekleştirmesine rağmen ölüm neticesin meydana gelmemiş ise öldümeye teşebbüs suçu nedeniyle cezalandırılacaktır.
Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun oluşabilmesi için failin hareketinin hiçbir tereddüde yer verilmeyecek şekilde öldürme kastı ile gerçekleşmesi gerekir.
TCK’nın 21.maddesine göre; Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
Adam öldürmeye teşebbüs suçunda,suç kastının belirlenmesi açısından; fail ile mağdurun olaydan önceki davranışları, aralarında öldürmeyi gerektiren bir husumetin olup olmadığı,failin olay sırasındaki söz ve davranışları gibi hususların birlikte değerlendirilmesi ve buna göre failin kastının belirlenmesi gerekmektedir.
Fiilin kasten yaralama mı yoksa öldürmeye teşebbüs mü oluşturacağı konusunda uygulamada kabul edilen kriterler:
Ceza yargılamasında üzerinde önemli durulması gereken konu,yaralamanın meydana geldiği bir olayda failin yaralama kastı ile mi yoksa öldürme kastı ile mi hareket ettiğinin belirlenmesidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2008 tarihli ve 2008/1-88 E., 2008/184 K. sayılı kararında ve benzer kararlarda öldürme kastının var olup olmadığı şu kriterlere göre belirlenecektir:
1-Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı.
Örneğin daha önce mağdur,faile silahla saldırıda bulunmuştur.Bundan dolayı aralarında ciddi bir husumetin olduğu kabul edilebilir.
2-Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı.
Örneğin fail,mağdura tabanca,av tüfeği gibi silahla ateş etmiştir veya bıçakla saldırmıştır veya kafa bölgesine demir levye ile veya kalınca bir sopa ile vurmuştur.İşte bu durumlarda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olduğu kabul edilebilecektir.
3-Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti.
Örneğin fail,mağdura 10 bıçak darbesi vurmuştur veya 5-6 el ateş etmiştir veya kafa bölgesine birden fazla sopa ile veya demir cisimle vurmuştur.Bu gibi durumlarda darbe sayısının fazla olduğu kabul edilebilecektir.
Darbenin şiddetine örnek verecek olursak;failin mağdurun öldürücü nahiyesi olan karın bölgesinin derinine nüfuz edecek şekilde vurması halinde darbenin şiddetli olduğu kabul edilecek,buna karşılık yüzeysel kesi oluşturacak şekilde bıçaklı saldırı halinde darbenin şiddetinden söz edilemeyecektir.Başka bir örnek vermek gerekirse failin,mağdurun kafa bölgesine sopa ile çok şiddetli şekilde vurup kafatası kırığına neden olması halinde de darbenin şiddetli olduğundan söz edilebilecektir.
3-Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığ.
Örneğin failin,mağdurun kafa bölgesine sopa-demir gibi sert bir cisimle vurması halinde öldürücü nahiye olan kafa bölgesine darbeden söz edilebilecektir.Yine failin,mağdurun karın bölgesine (ki burası hayati organların olduğu bir bölgedir),boyun ve kafa bölgesine,kalbine yakın bir noktaya bıçakla etkili ve derin bir şekilde müdahelesi halinde de hayati bölgeye saldırıdan söz edilebilecektir
4-Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir sebepten dolayı mı son verdiği.
Failin,örneğin tek bir bıçak darbesinden sonra eylemine hiçbir engel neden yokken (başka kişi veya kişilerin bir engeli olmadan) kendiliğinden son vermesi,mağdura birden fazla silahla ateş etme imkanı varken bir kez ateş etmesi gibi durumlarda failin eylemine kendiliğinden son verdiği kabul edilebilecektir.
5-Olay sonrası mağdura yönelik davranışları.
Örneğin fail,eylemden sonra pişman olmuş ve hemen ambulans çağırmış ise,kendisi ilk yardımda bulunmuş ise,çevreden ambulans için yardım istemişse bu durumda failin kastının öldürmeye yönelik olmadığı değerlendirilebilinecektir.
Buna karşılık faili,eyleminden sonra tıbbi yardımı engelleyici davranışlarda bulunmuşsa,mağdura yönelik diğer yardım faaliyetlerini engellemeye çalışmışsa ve bu sıraa örneğin “bırakın ölsün,gebersin” gibi sözler sarf etmişsa bu durumda kastının öldürmeye yönelik olduğu değerlendirilebilinecektir.Yine fail,eylem sırasında mağdura “ seni öldüreceğim,sen öldün,geber.. gibi kastının öldürmeye yönelik olduğunu ortaya koyan sözler söylemiş ise failin kastının yaralamak olmadığı sonucuna varılabilecektir.
Önemle belirtelim ki,failin kastının belirlenmesinde başvurulan yukarıda belirtilen krirterlerden tümünün öldürme kastını ortaya koyacak şekilde birlikte gerçekleşmesine de gerek yoktur.Kriterlerden sadece birisinin gerçekleştiği herhangi bir durumda da, failin kastının insan öldürmeye yönelik olduğu sonucuna varılabilir.Örneğin failin,mağdurun kafa bölgesine demirle birden fazla vurması sonucu kafatası kırığı veya çökmesi gibi bir sonuca ve buna bağlı olarak hayati tehlike oluşmasına neden olduğu bir olayda kastın öldürmeye yönelik olduğu kabul edilebilecektir.Buna karşılık ölçütlerden birden fazlasının gerçekleştiği bir durumda failin kastının yaralamaya yönelik olduğu kabul edilebilir.Örneğin,daha önce fail ile mağdur arasında husumet olsa bile faili mağdurun öldürücü olmayan bölgelerine (kol ve bacak gibi) birden fazla bıçakla darbe vurması ve bunların hayati tehlikeye neden olmaması halinde,veya ölümcül bölgeye küçük bir meyve bıçağı ile vurulması halinde öldürmeye elverişli bıçak kullanılmaması nedeniyle failin kastının yaralamaya yönelik olduğu kabul edilebilecektir.
Bu nedenlerle her somut olayın özelliği mahkemece dikkate alınacaktır.Öldürmeye teşebbüs suçu için kabul edilen kriterlerin kesin olarak gerçekleştiğinin kabul edilmesi halinde öldürmeye teşebbüsten aksi halde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince kastın öldürmeye teşebbüs olduğunun kesin olarak belirlenemediği hallerde ise yaralamadan hüküm kurulması gerekecektir.
Açıkamalar ışığında örnek Yargıtay kararı verecek olursak:Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 16.02.2010 tarihli,2009/209 Esas ve 2010/29 Karar sayılı kararında; “Olay öncesinde sanık ile maktul arasında öldürmeyi gerektirecek bir husumetin bulunmaması, yaranın yeri, eylemine devam etmesine herhangi bir engel sebep bulunmayan sanığın eyleme kendiliğinden son vermesi ve yaralanan maktulü kurtarmak için aktif çaba harcaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; sanığın kastının, öldürmeye yönelik olmayıp yaralamaya yönelik olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 87/4. maddesi uyarınca hüküm kurulmalıdır” denmiştir.
Yine başka bir Yargıtay kararında;”…Bütün bu hususlar nazara alındığında, sanık ve katılan arasında olay öncesinde kavgaya varan husumet bulunduğu, mağdura, elverişli vasıta niteliğindeki 9 mm’lik tabanca ile yine sonuç almaya elverişli mesafeden, hayati bölge niteliğindeki batın bölgesine yönelik olarak ateş ettiği, 3 el ateş ettikten sonra silahında mermi kalmadığı ve mağdurun yaralandığını gördükten sonra herhangi bir müdahalede bulunmadan ya da yardım istemeden olay yerinden ayrıldığı sabit olup, sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır; zira sanık, önceden aralarında bulunan husumet nedeniyle elverişli mesafeden, elverişli bir silah ile mağdurun hayati bölgelerini hedef seçerek, birden fazla kez ateş etmiş, mağdurun, bu atışlardan bir tanesinin isabet etmesi nedeniyle yaralanması üzerine ve silahında merminin bitmesi nedeniyle eylemine devam edememiş, onu olay yerinde bırakarak ayrılmıştır.Bu nedenle sanığın, sabit olan eylemine uyan, kasten öldürmeye kalkışma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi yerine, dosyadaki kanıtlara uymayan bir şekilde kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.” denmiştir
Cinsel Saldırı Suçu (TCK m.102)
Cinsel saldırı suçu TCK’nın 102.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre;
(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
- a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
- b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
- c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
- d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
- e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Çocukların Cinsel İstismar (TCK m.103)
Cinsel suçun 18 yaşından küçüklere karşı gerçekleştirilmesi halinde eylem cinsel istismar olarak adlandırılmaktadır.18 yaşından büyükler söz konusu olduğunda ise eylem cinsel saldırı olarak adlandırılmaktadır.
Çocukların cinsel istismarı suçu TCK’nın 103.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.
Cinsel istismar deyiminden;
- a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
- b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
- a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
- b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
- d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
- e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
1-BASİT YAĞMA SUÇU (TCK m.148)
Basit Yağam suçu TCK’nın 148.maddesinde düzenlenmiştir.TCK’nın 148/1 maddesine göre;Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
148.maddenin 2.fıkrasında ise Senedin Yağması suçu düzenlenmiştir. Buna göre;Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.
148.maddenin 3.fıkrasına göre;Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.
Açıklamalar:
Yağma (Gasp) Suçu, zilyetliği başkasına ait bir menkul malın “cebir” veya “tehdit” kullanılarak alınmasıyla oluşur.
Yağma suçu; failin, menkul bir malı cebir ve tehdit kullanmak suretiyle zilyedinin rızası dışında malın zilyedini, bu malı kendisine teslim etmeye veya bulunduğu yerden alınmasına karşı koymamaya zorlaması ile oluşur. Bu nedenle, suçun konusu herhangi bir menkul maldır.
Yağma suçu,başkasına ait malın alınmasıdır.Zilyedlik, bir mal üzerinde fiili hakimiyete sahip olma anlamına gelmektedir. Aynı ev içerisinde yaşayanlar ev eşyaları üzerinde birlikte zilyetlik hakkına sahip olduklarından, aynı ev içerisinde yaşayan kişilerin ortak ev eşyalarını alması halinde hırsızlık veya gasp suçu oluşmaz.
Senet yağması suçu ise bir borç senedinin cebir veya tehdit kullanılarak alınması veya borç senedini hükümsüz kılacak makbuzun mağdurun elinden alınması halinde oluşacaktır.
Tehdit,bir kimsenin iç huzuruna, karar verme hürriyetine ve serbest hareket etme özgürlüğüne yönelik bir müdahale olup suç teşkil eder.
Mağdur, kendisinin veya başkasının (örneğin eşi,çocukları,ana-babası gibi) hayatı, vücut veya cinsel dokunulmazlığına karşı saldırı yapılacağı yönünde tehdit edilebileceği gibi malvarlığı yönünden büyük bir zarara uğratılacağı yönünden de tehdit edilebilir. Örneğin, failin sokakta mağdurun yolunu keserek “cep telefonunu vermezsen seni öldürürüm” demesi veya “cep telefonunu vermezsen aileni yok ederim” şeklindeki tehdit üzerine mağdur cep telefonunu faile veriyorsa yağma suçunun oluştuğundan söz edilebilecektir.
Cebir,bir kimseye bir şeyi yapması veya yapmaması için zor kullanmaktır.Örneğin fail mağduru bıçaklayarak veye döverek onun cep telefonunu almış ise bu durumda da yağma suçu oluşacaktır.
Hırsızlık suçu ile Yağma suçu arasınaki fark tehdit ve cebir noktasında kendisini göstermektedir.Hırsızlık suçu da yağma gibi zilyetliği başka birine ait olan taşınır bir malın zilyedin rızası dışında alınmasıdır.Ancak yağma suçundan farklı olarak hırsızlık suçunda,malın alınması sırasında kişi üzerinde cebir uygulanmamakta veya kişi tehdit edilmemektedir.
Basit Yağma (Gasp) Suçunun Cezası
Basit Yağma,TCK’nın 149.maddesinde düzenlenen nitelikli haller söz konusu olmadan gerçekleştirilen yapılan yağmadır.Basit Yağma suçunun cezasının alt sınırı 6 yıl üst sınırı ise 10 yıl arasıdır.Mahkeme TCK’nın 61.maddesindeki kriterleri dikkate alarak alt ve üst sınırlar arasında bir cezaya hükmedecektir.
2-NİTELİKLİ YAĞMA SUÇU (TCK m.149)
Niteliki Yağma suçu TCK’nın 149.maddesinde düzenlenmiştir.Buna göre;
Yağma suçunun;
a-Silahla,
b-Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,
c-Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d-Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,
e-Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f-Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g-Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h-Gece vaktinde,
İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
aa-Yağma suçunun silahla işlenmesi:
Silah TCK’nın 6/1-f maddesinde tanımlanmıştır.Buna göre silah deyiminden;
1.Ateşli silahlar,
2.Patlayıcı maddeler,
- Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
- Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
- Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,
Anlaşılmalıdır.
Örneğin,bıçak,tabanca,gerçek silah görünümünde olan oyunca bir silah,av tüfeği,demir levye,demir sopa,ağaç sopa,taş,kırılmış sişe/bardak gibi cisimler silah kavramına girer.
bb-Yağma suçunun kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle işlenmesi:
Failin teşhisini zorlaştıracak biçimde dış görünüşünde yaptığı her türlü değişiklik bu ağırlatıcı neden kapsamındadır. Örneğin, kişinin yağma suçunu işlerken yüzüne maske takması,takma saç,takma bıyık takması gibi hallerde yağma suçunun cebir veye tehdit unsuru kolaylaşacağından bu hal nitelikli bir hal olarak düzenlenmiştir.
cc-Yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi: Failin yağma suçunu işlerken kendisi dışında en az bir kişiyle daha birlikte hareket ederek suçu işlemesi halinde suç, birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmiş sayılır.Birden fazla kişiden birisi fiili icra ederken diğerinin gözcülük yapması halinde de eylem birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilmiş kabul edilecektir.
dd-Yağma suçunun yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde işlenmesi:
Yol kesmek,Anayasal özgürlüklerden seyahat özgürlüğünü ihlal eden bir durumdur.
Yağma suçunun insanların dokunulmaz olan konut ve işyerlerinde veya bunların eklentilerinde (örneğin evin bitişindeki garajda,evin bahçesinde) işlenmesi halinde de dokunulmaz alanlara yapılan hukuksuz müdahale nedeniyle bu hal de ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir.
ee-Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi:
Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişi tabirinden anlaşılması gereken;sakatlık,aşırı yaşlılık,uyku hali,bilinçsizlik,görme özürlü olma,tekerlekli sandalyaye mahkum olma,alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altında olmadır.Kişi bu nedenlerle kendisini savunmayacak durumda bulunuyor ise bu niteliki hal uygulanacaktır
ff-Yağma suçunun var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi:
Örgüt gerçekten var olabilir ve fail de gerçekten bu örgüte üye olabilir;ancak gerçekten var olması gerekmediği gibi failin bu örgütün mensubu olmasına da gerek yoktur.Öönemli olan failin böyle bir örgütün varlığından bahisle onun korkutucu gücünden faydalanmak suretiyle yağma suçunu işlemesidir.Örneğin failin,mağdura mahallede kurulu bulunan x örgütü adına kendisine para verilmesiniş talep etmesi ve mağdurundan da parayı vermediği takdirde örgütün kendisine zarar vereceğinden korkmasından dolayı parayı vermesi halinde bu nitelikli hal uygulanacaktır.
gg-Yağma suçunun suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi:
Yağma suçuun kurulu bulunan bir suç örgütüne yarar sağlamak amaıcyla işlenmesi gerekir.Suç örgütünün yağma suçunu işlemek için oluşturulmuş bir örgüt olmasına veya failin de bu örgütün üyesi olmasına gerek yoktur.Önemçi olan failin,örgüt yarar sağlamak amacıyla yağma suçunu işlemesidir.
Kuşkusuz ki,failin yağma suçunu suç örgütüne yarar sağlamak amacıyla işlediğinin kesin bir surette ispatı gerekmektedir.
hh-Yağma suçunun gece vaktinda işlenmesi:
TCK’nın 6/1-e maddesinde gece tanımlanmıştır.Buna göre; Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılmalıdır.
Güneşin doğuş ve batış saatleri Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden tespit edilebilecektir.
Nitelikli yağma suçunun cezası:
TCK’nın 149.maddesinde düzenlenen nitlikli hallerde suçun işlenmesi halinde faile verilecek ceza 10 yıldan – 15 yıla kadar hapis cezasıdır.Mahkemece olayda birden fazla nitelikli halin gerçekleştiğinin sabit kabul edilmesi halinde Yargıtay kararlarına göre suçun cezasını alt sınırdan ayrılarak belirlenmesi gerekecektir. Örneğin, birden fazla kişi tarafından,geceleyin,silahla,konutta yağma suçunun işlenmesi halinde mahkemece 12-13 yıl ceza verebilecektir. Mahkeme,TCK’nın 61.maddesineki kriterlere göre alt sınırdan uzaklaşarak bir ceza takdir edecektirBu kriterler; Suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin kastının yoğunluğu, failin amacı ve saiki gibi hususlardır.
Yağma Suçunda daha az cezayı gerektiren haller:
a-Bir Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla Yağma Suçunda cezanın indirimi:
TCK’nın 150/1 maddesine göre; Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
TCK md. 150/1’de düzenlenen bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçu hükümlerinin uygulanabilmesi için, fail ile mağdur arasında gerçek bir hukuki ilişkiye dayanan bir alacak söz konusu olmalıdır.
Cebir veya tehdidin borçluya karşı uygulanması gerekir.Üçüncü kişiye karşı cebir veya tehdit uygulanması halinde bu madde uygulanmaz.
Maddenin uygulanabilmesi için tahsil edilen veya edilmek istenen miktarın hukuki ilişkiye konu olan alacak miktarı ile orantılı olması gerekir.Ancak mutlak eşitlik aranmaz.
Maddenin uygulama alanı bağlamında alacağın faizi de dikkate alınmalıdır.Ancak faiz miktarı fahiş olarak belirlendiği ve bu alındığı takdirde yine bu madde uygulanamayacaktır.
Alacak, sözleşme ilişkisinden kaynaklanabileceği gibi, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme sebeplerine de dayanabilir. Fail ile mağdur arasında hukuki bir ilişki olmadan alacak iddiasında bulunulması halinde bu madde hükümleri uygulanamaz.Dolayısıyla failin,mağdur ile arasında hukuki bir ilişki olduğu ve bu ilişkiye dayaan alacağın tahsili amacıyla tehdit veya cebir kullanıldığının ispat edilmesi haline fail hakkında bu madde uygulanabilecektir.
Alacağın hukuk düzeni tarafından korunan bir alacak olması gerekir.Örneğin tefecilik yapan failin alacağını tahsil etmek amacıyla cebir veya tehdit uygulamas halinde fail hakkında TCK’nın 150/1 maddesi uygulanamayacaktır.
b-Malın Değerinin Azlığı Sebebiyle Ceza İndirimi:
TCK’nın 150/2 maddesine göre; Yağma suçunun konusunu oluşturan malın
değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.
Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı halinde faile verilecek cezadan 1/3 ila 1/2 arasında belirlenen bir oranda indirim yapılacaktır.Malın değerinin azlığından kastedilen şey, ekonomik değerinin çok az olmasıdır. Yargıtay,failin daha fazlasını alma imkanı varken daha azını alması halinde fail hakkında malın değerinin azlığı nedeniyle cezadan indirim yapılacağını kabul etmektedir. Örneğin failin marketten, 1 ekmek,gofret,sakız gibi ürünleri alması halinde daha fazlasını alma imkanı olduğu halde almaması nedeniyle fail hakında malın değerinin azlığı nedeniyle indirim yapılabilecektir.Buna karşılık mağdurun üzerinde 10 lira varsa ve fail bunun hepsini almış ise bu durumda fail hakkında bu indirim maddesi uygulanmayacaktır.
Hırsızlık Suçunun Yağma Suçuna Dönüşmesi
Uygulamada sıkça karşılaşılan durumlardan biri de aslında hırsızlık kastıyle hareket eden failin mağdura ait bir malı aldığı sırada veya almasından hemen kısa bir süre sonra mağdurun müdahalesi sırasında mağdura cebir veya tehdit uygulaması durumunda hırsızlık suçu yağma suçuna dönüşecektir. Keza hırsızlık suçunun gerçekleşmesinin hemen akabinde mağdurun faili takip ederek, olayın sıcaklığı henüz geçmemişkern faili yakalayıp malını geri istemesi üzerine failin mağdura yönelik tehdit veya cebir uygulaması halinde suç yine hırsızlık suçundan yağma suçuna dönüşecektir.
Failin uyguladığı cebir ve tehdit,hırsızlık suçu tamamlanmadan işlendiği takdirde hırsızlık suçu yağma suçuna dönüşecektir.Buna karşılık fail, mağdurun zilyetliğine son vererek mağdurun malını elinden alıp mağdurun zilyedliğine son verdikten belli bir süre sonra (örneğin 4-5 saat sonra,1 gün sonra) mağdurun malı geri almak istemesi üzerine, failin cebir ve tehdit uygulaması halinde artık yağma suçu oluşmaz. Bu durumda fail, ilk eyleminden dolayı hırsızlık suçundan, mağdurun malını geri almak istemesi üzerine, mağdura cebir ve tehdit uygulaması halinde ikinci eyleminden dolayı da fiilin niteliğine göre tehdit veya yaralama suçundan dolayı cezalandırılacaktır.
Yağma Suçunda Etkin Pişmanlık
TCK’nın 168/3 maddesine göre;Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya (yani 168.maddenin birinci fıkrasına) giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.
Kişinin işlediği fiilden dolayı hiçbir baskı ve zorlama olmadan pişmanlık duyarak mağdurun zararını gidermesidir.
Gasp suçunda suç işlendikten sonra fakat dava açılmadan önce etkin pişmanlıkta bulunursa verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Dava açıldıktan sonra fakat hüküm verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulursa verilecek ceza üçte birine kadarı indirilebilecektir.
Terör Örgütü Kurma/Yöneticilik yapma ve Üyeliği suçu
Terör örgütü kurma ve yöneticiliğini yapma suçu TCK’nın 314/1 maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre; Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Terör örgütü üyeliği suçu ise TCK’nın 314/2 maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre; Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
Son fıkraya göre ise; Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
Bu suçla bağlantılı olarak üzerinde durulması gereken diğer bir madde de TCK’nın 221.maddesidir.
Etkin pişmanlık başlıklı bu maddeye göre;(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.(1)
(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.
(6) (Ek: 6/12/2006 – 5560/8 md.) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.221)
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu TCK’nın 221.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre;
(1) Kanunun suç saydığı filleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. (2)
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2)
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
(6) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/11 md.) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.
(7) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.
(8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Bu suçla bağlantı madde TCK’nın 221.maddesidir.
Etkin pişmanlık
Madde 221- (1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.(1)
(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.
(6) (Ek: 6/12/2006 – 5560/8 md.) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.
Nitelikli dolandırıcılık (TCK m158)
Nitelikli dolandırıcılık TCK’nın 158.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre;(1) Dolandırıcılık suçunun;
- Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
- Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
- Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
- Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
- Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak
- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle
- Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
- Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
- Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
- Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
- Sigorta bedelini almak maksadıyla,
- (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,
İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. (2)
(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.
Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 159- (1) Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Etkin pişmanlık (TCK m.168/3)
Madde 168 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/20 md.)
(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…)(1) suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.(1)
(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.
4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.
(5) (Ek: 2/7/2012 – 6352/84 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.
İrtikap (TCK m 250)
İrtikap suçu TCK’nın 250.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre;
(1) (Değişik: 2/7/2012-6352/86 md.) (1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.
(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) (Ek: 2/7/2012-6352/86 md.) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.
Denetim görevinin ihmali (TCK m.251)
Madde 251- (1) Zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü kamu görevlisi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur.
(2) Denetim görevini ihmal ederek, zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine imkan sağlayan kamu görevlisi, üç aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Resmi Belgede Sahtecilik (TCK m 204/2)
Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği TCK’nın 204/2 maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre; Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
3.fıkraya göre de; Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.
Resmi belge hükmünde belgeler
Madde 210- (1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.
Daha az cezayı gerektiren hal (TCK m.211)
Madde 211-(1) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde, verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
İçtima (TCK m.212)
Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
Örneğin;Dolandırıcılık suçunun işlenmesinde sahte çek kullanılması çok yaygındır.İşte böyle bir durumda hem dolandırıcılık suçundan dolayı hem de resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı bir ceza verilmesi söz konusu olacaktır.
Zimmet (TCK m.247)
Zimmet TCK’nın 247.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
(1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.
Etkin pişmanlık
Madde 248- (1) Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
(2) Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.
Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 249– (1) Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Denetim görevinin ihmali (TCK m.251)
Madde 251- (1) Zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü kamu görevlisi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur.
(2) Denetim görevini ihmal ederek, zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine imkan sağlayan kamu görevlisi, üç aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Rüşvet (TCK m252)
Rüşvet suçu TCK’nın 252.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(8) Bu madde hükümleri;
- a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
- b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,
- c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,
- d) Kamu yararına çalışan dernekler,
- e) Kooperatifler,
- f) Halka açık anonim şirketler,
adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır.
(9) Bu madde hükümleri;
- a) Yabancı bir devlette seçilmiş veya atanmış olan kamu görevlilerine,
- b) Uluslararası veya uluslarüstü mahkemelerde ya da yabancı devlet mahkemelerinde görev yapan hâkimlere, jüri üyelerine veya diğer görevlilere,
- c) Uluslararası veya uluslarüstü parlamento üyelerine,
- d) Kamu kurumu ya da kamu işletmeleri de dahil olmak üzere, yabancı bir ülke için kamusal bir faaliyet yürüten kişilere,
- e) Bir hukuki uyuşmazlığın çözümü amacıyla başvurulan tahkim usulü çerçevesinde görevlendirilen vatandaş veya yabancı hakemlere,
f)Uluslararası bir anlaşmaya dayalı olarak kurulan uluslararası veya uluslarüstüörgütlerin görevlilerine veya temsilcilerine,
görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması ya da uluslararası ticari işlemler nedeniyle bir işin veya haksız bir yararın elde edilmesi yahut muhafazası amacıyla; doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi ya da bunlar tarafından talep veya kabul edilmesi halinde de uygulanır.
(10) Dokuzuncu fıkra kapsamına giren rüşvet suçunun yurt dışında yabancı tarafından işlenmekle birlikte;
- a) Türkiye’nin,
- b) Türkiye’deki bir kamu kurumunun,
- c) Türk kanunlarına göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisinin,
- d) Türk vatandaşının,
tarafı olduğu bir uyuşmazlık ya da bu kurum veya kişilerle ilgili bir işlemin yapılması veya yapılmaması için işlenmesi halinde, rüşvet veren, teklif veya vaat eden; rüşvet alan, talep eden, teklif veya vaadini kabul eden; bunlara aracılık eden; rüşvet ilişkisi dolayısıyla kendisine menfaat temin edilen kişiler hakkında, Türkiye’de bulundukları takdirde, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Madde 253- (1) Rüşvet suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
Etkin pişmanlık
Madde 254- (1) (Değişik: 2/7/2012-6352/88 md.) Rüşvet alan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya yetkili makamlara aynen teslim etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce durumu yetkili makamlara haber vermesi halinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/88 md.) Rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(3) (Değişik: 2/7/2012-6352/88 md.) Rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişilerin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(4) (Ek: 26/6/2009 – 5918/4 md.) Bu madde hükümleri, yabancı kamu görevlilerine rüşvet veren kişilere uygulanmaz.
Uyuşturucu Madde İmal ve Ticareti Suçu (TCK m.188),
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu TCK’nın 188.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
(1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve ikibin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(2)(3)
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye’de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.
(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz. (3)
(4) (Değişik: 27/3/2015-6638/11 md.) a) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,
- b) Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi,
hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(6) Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.
(7) Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2)(3)
(8) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Etkin pişmanlık
Madde 192- (1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.
(4) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/16 md.) Bu durumda kamu görevlileri ile sağlık mesleği mensuplarının 279 uncu ve 280 inci maddeler uyarınca suçu bildirme yükümlülüğü doğmaz. (1)